Öksürük

Öksürük, çocukluk çağında en sık görülen hastalık bulgularından biridir. Öksürüğün ne kadar süredir var olduğu, nedenlerin belirlenmesi açısından oldukça önemlidir.

Ani ortaya çıkan burun akıntısı, hafif ateş, hapşırık gibi yakınmalara eşlik eden öksürük, virüslerin neden olduğu üst solunum yolu efeksiyonlarına bağlıdır. Bu hastalıklarda öksürük 1 hafta-10 gün içerisinde kaybolur. Bu durumdaki öksürük solunum yollarının koruyucusu durumundadır ve öksürük kesici ilaçlar kullanılmamalıdır.

Öksürük ateş, sık zorlu nefes alma, hırıltı ve hışıltı ile birlikte ise zatürre ve bronşit gibi hastalıkların göstergesi olabilir. Özellikle küçük bebeklerde burun akıntısını takiben ortaya çıkan hırıltılı, zorlu nefes alma, hışıltı bronşiolit tanısını düşündürür. Eğer bu bronşiolit atakları üç kereden fazla tekrarlıyor ise alerji, bağışıklık sistemi hastalıkları, reflü vb hastalıklar açısından değerlendirme gereklidir.
Üç yaşından küçük bir çocukta ani ortaya çıkan öksürük, yabancı cisimlerin soluk yoluna kaçması ile ilişkili olabilir. Badem, fındık,leblebi, fıstık, ayçekirdeği vb kuruyemişler ve küçük oyuncak parçaları bu yabancı cisimlere örnektir. Bu durum hayatı tehdit edecek ciddiyette olabileceği gibi fark edilmeyedebilir. Böyle bir durum fark edilmez ise tekrarlayan akciğer enfeksiyonlarına zemin hazırlar.

Eğer öksürük 3-4 haftadan uzun sürüyor ise nedenleri mutlaka ciddiyetle değerlendirilmelidir.

Böyle bir öksürükle karşı karşıya kaldığımızda biz doktorlar öncelikle birkaç hastalığı değerlendirmek için sorular sorar ve cevaplarına ve muayene bulgularımıza göre yönleniriz:
Bu hastalıklar içinde astım, reflü, geniz akıntısını (alerjik rinit ve/veya sinüzite bağlı olabilir) öncelikli olarak değerlendiririz.

Ülkemiz koşullarında bir ayı geçen balgamlı öksürük var ise tüberküloz açısından aile ve çevre hikayesini sorgularız.

Astım klasik olarak tekrarlayan öksürük, hırıltı, hışıltı nefes almada zorluk atakları ile kendini gösterir. Astımda üst solunum yolu enfeksiyonlarının günler içinde göğüse indiği görülür. Ayrıca hareket, gülme, ağlama, sigara, hava kirliliği ve alerjenler (ev tozu, küf mantarları, hayvan tüyleri vb.) ile ataklar tetiklenir. Astım çocuklarda çoğu zaman alerjiktir. Bu nedenle alerjinin ortaya koyulması önlemlerin alınması ve alerjene yönelik tedavi yapılması açısından önem taşır.

Bu klasik bulguların yanı sıra sadece öksürükle seyreden ‘öksürük varyant astım’ adlı bir astım tipi de mevcuttur. Doktorunuz bu tanıyı düşünür ise bazı testler ve tedaviler ile tanıyı doğrulayacaktır.

Sigara dumanına maruziyet uzamış öksürüğün, tekrarlayan bronşit/bronşyolitin ve astım ataklarının tek nedeni olabilir. Bu nedenle ev içinde sigara içilmemesine azami dikkat gösterilmeli dışarıda içilse bile kıyafetler değiştirilmelidir.

Eğer öksürük doğumdan beri var ise, nedeni hava yollarındaki doğumsal bir anomali olabilir. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis hastalığında da öksürük ve akciğer enfeksiyonları erken bebeklik döneminden itibaren kendini göstermeye başlar. Kistik fibrozis 2015 yılından bu yana topuk kanı ile taranmakta ve şüpheli bulunan sonuçlar ileri tetkik için yönlendirilmektedir.

Görüldüğü gibi öksürüğün birçok nedeni vardır ve dikkatli bir hikaye ve muayene ile öksürük nedeni ortaya konulacaktır. Öksürüğün nedeni olan hastalık tedavi edildiğinde öksürük de düzelecektir.

Çocuklarda Alerji Aşıları

Alerjen immunoterapi (alerji aşıları) alerji seyrini değiştirebilen tek tedavi yöntemidir. Alerji tedavisinde kullanılan ilaç tedavileri şikayetleri ortadan kaldırırken, alerji aşı tedavisi alerjiyi tamamen ortadan kaldırmayı hedefler.

Alerji aşı tedavisi, alerjik nezlenin astıma ilerlemesini durdurur, yeni alerjiler gelişmesini engeller.

Aşı tedavisinde, alerjen cilt altı veya ağız yolu ile belli aralıklar ile uygulanır ve vücudun bu alerjene duyarsızlaştırılması sağlanır.  Tedavi süresi minumum 3 yıldır. Alerjen immunoterapi orta ağır şiddetteki alerjik nezlede ve hafif- orta astımda uygulanabilir. Çocuklarda immunoterapi 5 yaş ve üzerinde yapılır.

Cilt altına uygulanan alerji aşısı mutlaka çocuk alerji uzmanı gözetiminde uygulanmalıdır. Hasta enjeksiyon sonrası en az yarım saat gözlenmeli, aşı enjeksiyonu öncesi ve sonrası efor gerektiren aktivite yapılmamalıdır.

Ağızdan alınan aşı ise evde aile gözetiminde uygulanmaktadır. Bu aşılar için uyum çok önemlidir, unutulmadan düzenli kullanılması gerekir.

Alerji aşısında uygun hasta seçimi çok önemlidir. Hastanın şikayetlerinin alerjen ile ilgisi, yakınmaların şiddeti, alerji testleri sonuçları (tek veya çoklu alerjen duyarlılığı), hastanın uyumu ve beklentisi gibi bir çok etken göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle çoklu polen alerjisi olan hastalarda moleküler alerji testleri kullanılarak en uygun alerjen seçilebilmekte, tedavide hedef net olarak belirlenebilmektedir.

Alerji aşısı tedavisi DOĞRU hastada, DOĞRU hastalıkta, DOĞRU alerjenler ile DOĞRU zamanda başlanıp, DOĞRU doz ve DOĞRU süre ile DOĞRU yerde ve DOĞRU uzman hekim gözetiminde uygulanırse güvenli ve etkin bir tedavi yöntemidir.

Çocuklarda Alerji Testleri

Alerji testleri deriden ve kandan yapılabilir. Deri testleri güvenilirliğinin yüksek olması, hızlı sonuç vermesi ve geniş alerji taramasına imkan vermesi nedeniyle tercih edilir. Deri testleri her yaş grubuna yapılabilir. Bebeklere ve küçük çocuklara deri testi yapılmaz bilgisi yanlıştır. Bir günlük bebekte dahi deri testi yapılmasını gerektiren durumlar vardır. Kan testleri deri testleri yapılamayan hastalarda ve besin alerjilerinde alerji seviyesini tesbit etmek için deri testleri ile birlikte kullanılabilmektedir.
Çocuklarda alerji testleri mutlaka Çocuk Alerji Uzmanı tarafından yapılmalı ve değerlendirilmelidir. Çocuk Alerji uzmanı tarafından yapılmayan testler güvenilir değildir. Deri testleri acı/ağrı veren testler değildir, cilt üzerine genellikle kol veya sırta yapılır. Yaş gruplarına ve hastanın şikayetlerine göre hangi deri testinin yapılacağına Çocuk Alerji Uzmanı karar vermelidir. Testin sonuçları 15-20 dk içinde değerlendirilir, bu da doğru tedavinin hemen başlayabilmesi ve koruyucu önlemlerin ivedilikle alınabilmesi için oldukça önemlidir.

İlaç Alerjisinden Ve Ciddi Sonuçlarından Korunmak Mümkün Mü?

– İlaç alerjileri nadir görülen ve maalesef öngörülemeyen reaksiyonlardır.
– Penisilin grubu antibiyotikler de dahil hiçbir ilacın ilaç kullanımı öncesinde alerji tarama testi yoktur.
– Eğer ilaç alerjisi biliniyorsa o ilaçtan kaçınmak ve ilgili hekime bilgi vermek, acil durumlar için işyeri, okul bilgilendirilmesi ve uyarıcı bileklik takmak çok önemlidir.
PEKİ DAHA ÖNCESİNDE BÖYLE BİR DURUM BİLİNMİYOR İSE?
– İlaç alerjisinde en ağır bulgular ilaç enjeksiyon yolu ile verilmişse görülür. Bu nedenle ilaçları enjeksiyon yoluyla kullanmaktan kaçınmak gerekir.
– Eğer antibiyotik tedavisi gerekli ise üst solunum yolu enfeksiyonları gibi ağız yolu ile tedavi edilebilecek hastalıklarda enjeksiyon ile tedavi konusunda ısrarcı olmayınız.
– Eğer ilacı mutlaka enjeksiyon yolu ile kullanmak gerekiyorsa, enjeksiyonlar, ilgili reaksiyon varlığında müdahale edilebilecek bir hastane koşullarında yapılmalıdır.

Moleküler Alerji Testi Nedir? Ne Zaman Yapılmalıdır?

Klasik alerji testlerinden daha detaylı bilgi veren moleküler alerji testleri ne zaman ve kimlere yapılmalıdır?
– Deri ve kandan yapılan alerji testlerinde çok fazla alerjisi çıkan ve çapraz reaksiyonları ortaya çıkartıp gerçek alerjenin bulunması gereken hastalara
– Besin alerjisi olan çocuklarda alerjinin seyri, ciddi bulgular ile karşılaşma riski ve fırınlanmış alerjene toleransı belirlemek için
– Özellikle çoklu polen alerjisi saptanarak alerji aşı tedavisi başlanması gereken hastalara
– Alerjik şok geçiren hastalarda alerjeni daha net tesbit etmek gerektiğinde..
– Arı alerjisi nedeniyle arı aşısı başlanması gereken hastalarda sorumlu arı cinsi bilinmiyor ise moleküler alerji testleri yapılmalıdır.

Ailesinde Alerji Olan Riskli Bebeklerde Nelere Dikkat Edilmelidir?

İlk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmenin, riskli bebekleri alerjik hastalıklara karşı koruduğu bilinmektedir. Anne sütüyle beslenmenin yeterli olmadığı durumlarda bu bebeklerin hipoalerjenik bir formül mama ile beslenmesi önerilir. Bebeğin doğumu sonrası özellikle birinci haftada inek sütü içeren mama verilmesinden kaçınılmalıdır. Bebeğe 4-6 aylıktan itibaren besin tadımlarına başlanması önerilir.
Bu bebeklerin ciltlerine günlük nemlendirici uygulamak atopik dermatitden koruyacaktır. Yine annenin hamileliğinde ve emzirme döneminde ev yoğurdu, kefir gibi probiyotik içeren gıdalardan tüketmeleri ile D vitaminini yeterli miktarda almaları koruyucu etki sağlamaktadır.